Intel’in Robotlar İçin Ürettiği İnsan Gözü Gibi Kamera!

0

BEĞENDİM

ABONE OL

News

0

Gelecekte üreteceğimiz robotların gün geçtikçe insansı özelliklere sahip olmalarını daha çok istiyoruz. Bizler gibi yürüyecek, bizler kadar çevik olabilecek, bizim gibi konuşabilecek ve kararlar alabilecek makineler üretmek için dev şirketler, milyarlarca dolar para harcıyorlar. 

Ancak yukarıda saydıklarımızı yapan makinelerin en çok ihtiyaç duyduğu şey ise görmek. Çünkü çevresel etmenleri algılamak için yapılan sensörlerin aldığı görüntüler, robotların çiplerinde insan beynindeki gibi algılanamıyorlar. Bunun en önemli nedeni ise üçüncü boyuta ilişkin ayrım yapamıyor olmaları.

Bu noktada Apple’ın iPhone X ile birlikte getirdiği TrueDepth kamera sisteminden bahsetmek istiyorum. iPhone X’u gerçekten gören bir makine olarak tanımlarsanız, onun sadece gelişmiş yüz algılaması için yapılan ön kamera sistemi de gözleri oluyor. Çünkü iPhone X, 3 boyutlu algılama kabiliyetine sahip ilk tüketici elektroniği ürünü. 

Intel’in yaptığı çalışmalara dönecek olursak, çok daha teknik sonuçlarla karşılaşıyoruz. Firmanın derinlik algılayabilen RealSense kamerası piyasaya sürüldü:

Bu kamera sistemi üzerinde D415 ve D435 adında iki farklı lens var. Her ikisi de USB bağlantısı aracılığıyla RaelSense görüntü işlemcisine iletiliyor. Burada görüntüler anlık olarak işleniyor ve gerçeğe çok yakın modellemeler anında oluşturulabiliyor. Derinlik kamerasına ihtiyaç duyan hemen hemen her sistemde kullanılmaya müsait olan RealSense, geleceğin robotlarındaki arttırılmış, sanal ve karma gerçeklik kabiliyeti geliştirmek için de kullanılabilir.

D415 ve D435 sırasıyla 149 ve 145 dolarlık etikete sahip. D415 dar görüş alanına ve bir perdeye sahip, dolayısıyla küçük nesnelerin ölçümlerini hassas bir şekilde yapabiliyor. D435 ise daha geniş bir alanı 3 boyutlu olarak algılıyor. Hareketli nesneler onunla daha iyi haritalanıyor ve derinlik algısı geniş bir perspektife taşınmış oluyor.

Fark ettiyseniz insanlar, sanal gerçeklik gibi teknolojilerle dijital dünyaya girmeye çalışıyorlar. Diğer taraftan, doğdukları andan itibaren dijital dünyaya mahkum olan yapay zekalara, gerçek dünyada var olabilecekleri bedenler sunuyoruz. Yani kısacası onlarla yer değişiyoruz.